31 Ekim 2009 Cumartesi

Kısıtlı bir zaman diliminde yazdığım öyle bir yazı

Yapacak ne kadar da çok şey var. Biz insanlar tüm o işleri yapmalı mıyız?
Tik tak tik tak işleyen bir saat gibi, işler tıkır tıkır işlemeli mi? Tüm bu mekanik düzen ,bu kısır döngü kendi kendini beslemeyi bıraktığında bilincimizin nasıl da kapandığını bir anda farkedip, hayret ediyorum.İnsanın hayatında karartı gibi o tiktaklar . Dayanılamayacak kadar uzun, hatırlanamayacak kadar kısa. Dönüp bakıldığında en iyi ihtimalle yazı falan yazılmış olabilir. Ha bir de tamamlanmış ,kendimizi anlamlandırmaya proglamdırdığımız o "işler" yapılmış olur tabi. Her şey bittiğinde bilinci derin uykusundan uyandırmakla içsel varlığımızdan uzaklaştığının farkına varıyoruz ya da varıyorum böylece.


Uzun zamandır düşünüyorum aslında bu konuyu. Bir takım çözümlemelere ve sonuçlara varmaya çalışıyorum.En nihayetinde ulaşılacak sonuç şu gibi görünüyor.Mevcut düzenin yapmamızı gerektirdiği sorumluluklar ve bunların bir parçası olan rutinlerimz var.Tüm bu olağanlık içinde, "farkında olmamızı" sağlayan ; yaşanan ve algılanan her şey zıttıyla beraber anlamlandırılıyor. Çirkini güzelle , başarsızlıkları başarılarla , cahillleri bilgelerle kavrayabiliyoruz. Bilmem... Ben en azından kısmende olsa öyle yapıyorum galiba..(??) Böö , cümleye bak.Demeye çalıştığım şu ki ; tecrübe etmişliğim var bu durumu =)


Neyse efendim, bir sürü can sıkıcı olay var hayatımda ancak hiç şikayet edesim yok. Sadece bir takım tespitler yapmak için daha çok zamanım olsun istiyorum.Bu arada Dostoyevski okunası bir yazar ancak o da zaman istiyor.Zaman , zaman , zaman daha çok zaman...



Yeri falan gelmedi ama yine de söylemek istiyorum.Biri şu kutu yarışmasındaki insanlara kutudaki paranın onların hisleriyle alakalı olmadığını söylesin ,rica ediyorum.Panik ve her şeyi büyüten insanlardan nefret ediyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder