16 Haziran 2011 Perşembe

Diana Krall, Live in Paris- A Case of You

Duygulara hitap eden bir şarkı.
Turşu ayıklamaktan ve bal yapan makinelerin başında durmaktan kafam karman çorman oldu. Hiç mutlu değilim. Bu durumun mutsuz olmanın en zahmetsizce yaptığım işlerden biri olmasıyla hiç alakası yok. Mutsuzum işte.

Bugün yelken yarışları mı ne vardı böyle yabancı bir kanalda. Yarışın en favori gösterilen adamı, birinci olamamış, hatta kötü bir derece almış sanırım. Adam cool cool, "Her yarışta yaptığımdan farklı bir şey yapmadım, bu sefer işe yaramadı." dedi. Adama sinir oldum. Çok coolsun yeah. Dingil.
Yarın antrenöre yarış çekmeyeceğimi söyleyeceğim ve böylece bir yarışçı olarak kürek hayatım sona ermiş olacak. Öyle.
İnsanlara ve karşılıklı iletişime olan inancım tamamen çürümüş durumda. İnsan ilişkilerinden meddet uman tüm insanlara şöyle demek istiyorum: Yapıyorsanız para kazanmaya, kitap okumaya devam edin. Şimdiki aklım olsa öyle yapardım. İkili ilişkilerin de bir olayı yok. Duygusal insanların sömürülmesinden başka bir boka yaramıyor. Toplumsal ihtiyaçlar, bilmemler neler falan, bok.

27 Mayıs 2011 Cuma

Gözlemlerim - Kız grupları

Irkçılık ya da seksizm hakkında çok fazla düşünmem aslında. Bu durum da, dünyamızda varolan uygunsuz ve olumsuz durumlara kayıtsız kaldığım izlenimi yaratabilir. Gerçi biraz öyleyim, hatta kayıtsızım. Odtülü feministlere biraz gıcık oluyorum hatta. Trip başka bir şey değil.
Bu aralar bölümümde sıkça vakit geçirmem dolayısıyla, tüm hafta boyunca kız gruplarının ve çeşitli kız muhabbetleri etkisinde kalarak, kızlar nasıl canlılardır diye kendime sormadan edemedim. Şu sonuçlara vardım:
-Herkes güzel değil. Bakımlı olmak ya da olmamakla da alakası yok. Bir kızın havası olmalı. İlle de farklı olması bile gerekmiyor. Sadece olması gereken bir şey olması lazım. Genelde gözlemleyemedim.
-Çok kız, çok çıkar çatışması demek, hafta boyunca çatışmalar çatışmalar...
-Bence kızlar iyi çünkü daha az kıllılar ve daha küçük burun ve kulakları var.
-İyi bir insan olmak, kızlarda olması daha hoş olabilecek bir şey olabilir.
-Bütün kızların bir şeyi çok değerli, anlamadım gitti.
-Kızlarla kurulan ilişkiler hangi noktadan sonra kötüye gitmeye başlıyor anlayamadım. İlişkinin hangi noktada stabilleştiğini kavramak hakketen çok güç.
Ben de kız değilmişim gibi konuşuyorum ama bunlar da gözlem sonuçta. Görmesek yazmayız heralde.

CocoRosie - Beautiful Boyz

Gaylere hitaben yazılmış, hoş bulduğum bir şarkı

23 Mayıs 2011 Pazartesi

Oh Land - Wolf & I (Live)

İnsanın hayatta yapabileceği en kolay şeylerden biri nerede olduğunu kollamak sanırım. Ancak pek zor bir şey var ki, o da sahip olduğunuz konumunun (fiziksel ve mental lokasyonun) sizi götüreceği yere karar vermektir.

Son zamanlarda özellikle yapmaya çalıştığım bir şey var. Sanki yaşadığım habitatın içine bir anda düşmüş de, insanları ilk defa görmüşüm gibi yapıyorum. İlk izlenim evresinden önceye dönmeye çalışıyorum. Çoçukken konuştuğumuz dil için yapardım, sonra da sözlerini anladığım ingilizce şarkılar için falan yapmaya sanırım. Bazen aynaya bakıp sanki ilk defa görmüşüm gibi yapıyorum. Bir garip oluyorum tabi ama çok kısa süreliğine tabi ki. Etrafımdaki insanlara hiç tanımamışım gibi bakmaya çalışınca, çok acayip hislere kapılıyorum. Hissizleşiyorum bir miktar sanırım, bu da benim için epey acayip bir şey.

Bu deneysel(!) çalışmamdan sonra, yaşanılan deneyimlerin insan kişiliğine ne ölçüde katkı sağladığı üzerine birazcık düşündüm. Hala düşünmekteyim.
Sanatı sanat olarak irdelemeye çalışan, akımların ürünleri (yapıtları), şu modern sanat eserleri diyebileceğimiz acayip şeyleri oluşturuyor(Bkz. Fluxus). Sanat olgusunu tamamiyle estetikten, dilden, gelenekten genel anlamda tüm deneyimlerden ayırmaya çalışıyorlar. En nihayetinde garip şeyler oluyor. Onları da acayip buluyorum.




Rihanna' nın renkli halleri çok hoşuma gidiyor. Kadınlarımızı, kızlarımızı kesinlikle spora çağırıyorum.