26 Eylül 2010 Pazar

Marcel Duchamp- Mona Lisa
Resimin öyküsünden başlayayım. Şimdi öncelikle Marcel Duchamp tarafından yapılmış. Mona Lisa var; bıyığı var. Dalgasını geçmiş en basit anlamda. L. L. H. O. O. Q. gibi bi şey yazıyor altında. O da şöyle ki; fransızca okuyorsunuz "el aş o o kü" gibi bi şey oluyor. (Elle a chaud au cul kendisi) Türkçesine gelince şu demek: "Ateşli bir götü var."
Ne güzel di mi, Mona Lisa' nın cinsiyeti belli değil zaten, bi de bıyık çizmiş. Seksi popo falan. Şaşırdım. "Çok ilginç" buldum takımımıza gelen Kanadadanalı arkadaşımızın deyimiyle.
İlginç olan şu ki; Duchamp'ın hayatını devam ettirdiği dönemde sanat gayet kutsal bi olguymuş. Duchamp'ın ,deha kabul edilen bir sanatçının eserini readymade olarak kullanıp bi de üstüne müstehcen ifadelerle donatması, yüksek alçak sanat tartışmasını başlatmış. Şimdi, adamın kendisi gayet post-modernizin fikir babalarından biri sayılıyor. Bi çok yapıtı var buna benzer. Epey klas yapıtlar gayet yüksekteler yani. Sanatın alçak olabildiği savını ortaya attıkları için yüksekteler.
Duchamp kavramsal sanatının yaratıcılarındandı. Tekerlek ve sandalye koydu ve herkesin betimlemesi kendine dedi. Betimlemeleri, duyuların ve algıların dünyasından çıkardı; onları deneyimlerin ve hislerin bağlamında değerlendirilen daha bireysel boklara çevirdi. Bok işte. "Çok ilginç"

Acaba 1950' de üniversitelerde english for academic purposes tadındaki derslerde sanat alçak olamaz , sanat alçak olabilir şeklinde debate yapmaya insanları zorluyorlar mıydı? Merak ettim.

Onun dışında okul başlıyor işte. Şu ana kadar coollumu kaybetmemek adına zor durumda kalmadım.

Du bakiyim, şöyle bir sıkıntım var.
İnsanlarla iletişim kurarken iç güdülerimi kullanma özgürlüğümden mahrumum şu aralar. Bu konuda özlem içersindeyim. Onun dışında bi sıkıntım yok çok şükür. İnsanlar sıkıntı deyince ne algılamalı onu da bilmiyorum. Düşünce her şey sıkıntı olabilir o halde. Düşünmenin kendisi de sıkıntı olabilir. Hatta bu insanları diğer canlılardan ayıran bir özellik galiba. Sıkıntılı olmaları ehe. Kıvırcık çocuğun sorunu sıkıntısız olmasıydı galiba haha:) "Her şey bir yanılsama adamım" dersem sıkıntısız olurum ama çok bayıcı. Gerek yok.
Bi de Kerem'e şey dicem; olup biteni bilmemekle beraber, insanlar ve koyunlar kendi bacaklarından asılıyorlar. Kendi yağımızda kavruluyoruz ve sonunda kendi halimizde yaşayıp gidiyoruz. Dolayısıyla kendi çıkarlarımızı göz ardı etmek doğamızda çoğu zaman yok. Ya başka hesaplar peşinde koşarız ya da başka hesaplar kovalar. Öyle işte.

Hottie ve richie koca bulsam, kendi yağımda kavrulsam, gül gibi geçinip gitsem...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder