5 Temmuz 2011 Salı

Merhaba

Merhaba Blog,
Belki hayatımın en fit ve en cool döneminde değilim ama yine de kendimle ilgili birkaç düşüncemi dile getireceğim.
İnsan kendini bir şeye gerçekten yakın hissedebiliyor. Eylemsizliğini korumak ve yakınlık hissiyatını muhafaza etmek isteyebiliyor. Ben yapabiliyorum bu tarz eylemleri zaman zaman. Ancak eylemsizliğimi korumak ve karar alma sorumluluğuna girmemek adına, son 2 senede kendime hiç vakit ayırmamam, kendime çok yüklenmem, kişilik özelliklerimden ve insani doğamdan kaynaklanan endişe, korku ve isteklerimi kusur ve düzeltilmesi gereken hatalar gibi görmem beni bunaltmış sanırım. Bunaldım biraz sanırım.
Sevdiğim insanları seviyorum :)

16 Haziran 2011 Perşembe

Diana Krall, Live in Paris- A Case of You

Duygulara hitap eden bir şarkı.
Turşu ayıklamaktan ve bal yapan makinelerin başında durmaktan kafam karman çorman oldu. Hiç mutlu değilim. Bu durumun mutsuz olmanın en zahmetsizce yaptığım işlerden biri olmasıyla hiç alakası yok. Mutsuzum işte.

Bugün yelken yarışları mı ne vardı böyle yabancı bir kanalda. Yarışın en favori gösterilen adamı, birinci olamamış, hatta kötü bir derece almış sanırım. Adam cool cool, "Her yarışta yaptığımdan farklı bir şey yapmadım, bu sefer işe yaramadı." dedi. Adama sinir oldum. Çok coolsun yeah. Dingil.
Yarın antrenöre yarış çekmeyeceğimi söyleyeceğim ve böylece bir yarışçı olarak kürek hayatım sona ermiş olacak. Öyle.
İnsanlara ve karşılıklı iletişime olan inancım tamamen çürümüş durumda. İnsan ilişkilerinden meddet uman tüm insanlara şöyle demek istiyorum: Yapıyorsanız para kazanmaya, kitap okumaya devam edin. Şimdiki aklım olsa öyle yapardım. İkili ilişkilerin de bir olayı yok. Duygusal insanların sömürülmesinden başka bir boka yaramıyor. Toplumsal ihtiyaçlar, bilmemler neler falan, bok.

27 Mayıs 2011 Cuma

Gözlemlerim - Kız grupları

Irkçılık ya da seksizm hakkında çok fazla düşünmem aslında. Bu durum da, dünyamızda varolan uygunsuz ve olumsuz durumlara kayıtsız kaldığım izlenimi yaratabilir. Gerçi biraz öyleyim, hatta kayıtsızım. Odtülü feministlere biraz gıcık oluyorum hatta. Trip başka bir şey değil.
Bu aralar bölümümde sıkça vakit geçirmem dolayısıyla, tüm hafta boyunca kız gruplarının ve çeşitli kız muhabbetleri etkisinde kalarak, kızlar nasıl canlılardır diye kendime sormadan edemedim. Şu sonuçlara vardım:
-Herkes güzel değil. Bakımlı olmak ya da olmamakla da alakası yok. Bir kızın havası olmalı. İlle de farklı olması bile gerekmiyor. Sadece olması gereken bir şey olması lazım. Genelde gözlemleyemedim.
-Çok kız, çok çıkar çatışması demek, hafta boyunca çatışmalar çatışmalar...
-Bence kızlar iyi çünkü daha az kıllılar ve daha küçük burun ve kulakları var.
-İyi bir insan olmak, kızlarda olması daha hoş olabilecek bir şey olabilir.
-Bütün kızların bir şeyi çok değerli, anlamadım gitti.
-Kızlarla kurulan ilişkiler hangi noktadan sonra kötüye gitmeye başlıyor anlayamadım. İlişkinin hangi noktada stabilleştiğini kavramak hakketen çok güç.
Ben de kız değilmişim gibi konuşuyorum ama bunlar da gözlem sonuçta. Görmesek yazmayız heralde.