7 Haziran 2010 Pazartesi
Teknik Mola
3 Haziran 2010 Perşembe
There is still hope...

28 Mayıs 2010 Cuma
YEMEK YEMEYİ ÇOK SEVİYORUM
Son zamanlarda olup bitenleri anlatayım. Sondan başlıyayım. Olayların arasındaki zaman gitgide artıcaktır tahmin edersiniz.
Sucuklu yumurta yedim. (Böööö O kadar zevkle yedim ki bloga ilham oldu diyebilirim)
Ojelerim... Yenileri geldi. Bu seferkiler Fransız. Uzatmiyim french yapmaya çalıştım,
bakalım
Buğranın farkındalığı çok yüksek çoğu zaman. Herşeyi biliyor mu bilmiyorum ama her şeyin farkında. Onu seviyorum :)
Baraka spor salonu. testosteron. kıl. kız yok. Barakayla ilgili cümle kurmak istemiyorum.
Dersler cuma günü itibariyle bitti. Bu seneyi pek kolay atlattığımı söyleyemeyeceğim maalesef. Aldığım tüm derslerden geçersem, en azından kafa yorulacak şeyler listesinden birkaç maddeyi eksiltme ihtimalim geçerliliğini sürdürecek. Üniversite, öğrenme, bilgi, algılama, notlandırma tarzı şeyler üzerine de bir miktar düşünüyorum. Tesadüftür; dönem sonunda birkaç sonuca vardım galiba. Bu da ayrı bir yazı konusu olabilir. Bu dönemin son dersinde ,ki o thermodynamics dersi oluyor, dersi veren oldukça dominant ( hükümet gibi diyeceğimiz cinsten )bir bayan profesör bana ilham verdi. Egosunu kontrol altına almayı başarmış ama kendine güveni tam. Bu gözlemi daha önce hiç yapmamıştım bir insan için. Bilmiyorum işini de çok seviyor gibi görünüyor. Üniversiteyi bitirmeden böyle insanlardan daha çok ders alsam keşke diye düşünüyorum. Yani şart değil ama iyi olur.
İki yarışa gittim geldim. Tek çifte ve ik çifte çektim. Tek çifteyi çok seviyorum. Arabesk laflar edicem belki ama teknenin üzerinde nasıl bir ruh hali içerisinde olursam olıyim, gerçekten güçlü hissediyorum. Küreklerimle her şeyi yapabilecekmişim gibi. Kedim , Mintoş ( ismi çok kötü ama bi söyledik öyle kaldı) , bana hep esrarengiz gelir. İnsan oldu mu dibinden ayrılmaz ama hep tek başınadır. Ben de öyle hissediyorum tek çiftede galiba. Neyse uzatmiyim. Derecelerim iyi değil maalesef. Rakiplerimle de aramda az bir zaman yok ama güzel bir sürü şey var sadece benim bildiğim. Belki Buğra da biliyor olabilir.
İlk sınavlarımın çoğu kötü ve vasat arası. Düzelticem umarım :)
Yemek yapmaktan çok büyük bir keyif alıyorum. Patisserie denilen bu pasta-börek işlerini yapmaktan daha çok zevk aldığımı inkar edemicem. Ancak pasta-börek olayları gerek ekipman gerek tecrübe gerekse teknik bilginin, birlikte oldukça dikkatli kullanılması gerektiği meşakkatli bir alan. Ben de bocaladım elbette. Gelin görün ki birkaç denemem cidden tam bir facia oldu. Nedenini anlayamadığım bir biçimde muffinlerim yeterince kabarmıyordu. Bu konuyu analitik yöntemlerle çözmeye, en nihayetinde neden-sonuç ilişkilerini yağlı kağıtlarda muffine dönüştürmeye karar verdim. “Science of Cooking” adlı kitabın sponge kek bölümü kabarma fenomenine ayrılmıştı. Okuduktan hemen sonra yaptığım deneyde bir miktar başarılı oldum. Çalışmalarım devam etmekte :)
Son olarak blogumu açtım çünkü canım istedi. Bi de bence insanın kendini görebilmesi gerekir ve bunu her zaman yapabilmeli. Ego ve yarattıkları gereksiz olabilir diye düşünüyorum.
Termo bilimi Konfüçyüs aşağıdaki şeyleri düşündükten yaklaşık 1000 yıl sonra falan kurulmuş. Konfüçyüs varken termo yok ( anlıyacağınız gibi hihi). Termocular da Konfüçyüs ne demiş acaba diye bakmamışlardır bence. Bana ilginç geldi. Böö saat kaç olmuş ben yatıyorum.
“While there are no stirrings of pleasure, anger, sorrow, or joy, the mind may be said to be in the state of Equilibrium. When those feelings have been stirred, and they act in their due degree, there ensues what may be called the state of Harmony. This Equilibrium is the great root from which grow all the human actings in the world, and this Harmony is the universal path which they all should pursue.”
29 Mart 2010 Pazartesi
Babetlerim

23 Mart 2010 Salı
Aujourd'hui
Başka izleyiciyilerim olsa. Ben de blog tribine girsem. Pöf girmişim galiba önceki yazılarımda zten. Ancak çok saçma buluyorum şimdi.
Buğracım bir izleyicin azalcak galiba. İlk burdan duy istedim.
Ankara hiç güzel bir şehir değil. Zaten hep yeterli olmadığını düşünmüştüm ama bilimsel yöntemlerle kanıtlayamamıştım. Sezgisel bir şeydi daha çok. Şimdi anlamaktayım ki çoook kötü. İnsan Ankara'da iken;ancak Ankara'dan uzaklaşabileceği düşüncesiyle, bi de hava en az bugünkü gibiyse, bi de piyango falan çıkarsa memnun olabilir.
Yanılma payım da var tabi ki. Belli biraz içinde yaşamak yerine gözlemlemeye çalışsan böyle duyarlı sanatçı entel triplerine falan girsen bir şeyler çıkabilir. Belki ama. Otobüsteki her 3 kadından 2 sinin memelerinin 70%' e varan sıkıştırılabiliteleri olan bir şehir ne kadar iyi olabilir ki. Kadın bugün resmen memelerinin içine aldı beni. Sonra geri attı aynı hızla. İnsan aynı cinsiyetteyiz diye yapışmaz ki canım. Hiç sevmem öyle dip dibe. (Buğra bak meme)
Zengin koca bulsam.
16 Şubat 2010 Salı
cankurtaranlar ve ayrılma kararı
Cankurtaranlardan ayrılma kararı aldım. Ne zaman söylesem diye düşünüyorum. Koordinatörü görürsem yarın hemen de söyleyebilirim. Yanlış mı yapıyorum diye düşünmüyor değilim. Tüm artı ve eksilerini böylesine bir platformda masaya yatıracak değilim. ( Burası blog yane=P ) Üşeniyorum bi de. Belki daha geri dönülesi bir şekilde ayrılma kararı aldığımı söylesem... Cankurtaranların mantık ve ahlak kavramı açısından bakacak olursak pek imkan dahilinde gibi görünmüyor. Risk alıcam artık ne yapalım. Belki de üniversite hayatım boyunca para kazandığım son aktivite olur -ki muhtemelen öyle olur-. Cankurtaranlardan ayrılma düşüncesi bir anda içimi inanılmaz rahatlattı. Öf ayrılmak istiyorum.
Ders kayıtları da devam etmekte. Bir sürü ders aldım ama çakışan çakışana hihi. Bir ara belki erken bitiririm yanılgısına bile düştüm. Dönem başı gaz tripler. Bunda bir ilginçlik görmüyorum gerçi. 2 hafta sonra konuşmaya çalışsam daha iyi olacak bu konu hakkında.
Haber dergisi okumaya çalışıyorum işte. Haftalık olduğu için , gazete okurken çokça yaşadığımız deja vu hissiyatından uzaklaşmış oluyoruz böylece. Teknoloji başlığı altındaki internet ve önemi, paylaşım siteleri, telif hakları pazarı tarzı yazıları pek bir bayıyor beni ama olsun. Neler neler bayıyor insanı.
Bir de deneyimlediğim bir şey var. Şu ki; kendini koruma içgüdüsü sandığımdan çok daha etkili insan hayatında. Dışavurumları çeşitlilik gösteriyor ve hepsi de birbirinden ilginç. Bunlar nelerdir, hangisine ne denir var mıdır böyle şeyler bilmiyorum. Üstüne düşünmenin mantıksız ve cool olmayan bir yanı olabilir.Ben kabuğuna çekilme yöntemini kullanırım genelde. Kabuğuma çekileyim.
Kabuk falan dedim.Uykum geldi sonunda.Arayı çok açmama ümidiyle.